Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği Başkanı Cafer Gürcafer, Türkiye Müteahhitler Birliği ile KKTC’deki inşaat ve restorasyon işlerinin nasıl sürdürüleceğini de ortaya koyan bir protokolü iki tane Bakanın şahitliğinde imzaladıklarını vurgulayarak, ne TC ne de KKTC yetkililerinin bu protokolü dikkate almadığını söyledi. TC ve KKTC yetkililerinin, Birlikler arasında imzalanan protokolü yok sayarak su hatları ile vakıf mallarının restorasyonu işlerinin Türkiye’de ihale edilmesi yönünde protokol imzaladıklarını kaydeden Gürcafer, “O halde ben de sizin yaptığınız ve temsil ettiğim kesim ile toplumun çıkarlarına ters olan anlaşmayı yok sayarım” dedi.
Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği Başkanı Cafer Gürcafer, Sim TV’de Radyo Gazetesi programına konuk olarak çarpıcı açıklamalarda bulundu.
“İMAR PLANLARI İVEDİLİKLE YAPILMALI”
Bir süredir kamuoyunun gündemini meşgul eden Girne İkinci Bölge Emirnamesi Değişikliği ile ilgili konuşan Gürcafer, her emirname konusu gündeme geldiğinde yetkililerin ‘bu sondur’ dediğini ancak asla son olmadığını kaydederek, ülkede 18 tane imar planının ivedilikle yapılması gerektiğini vurguladı.
“AF AMACINI AŞMAMALI”
Muhaceret Affı’na da değinen Gürcafer, bu affı kendilerinin istediğini ancak müteahhitlerinin çıkarlarının yanı sıra toplumsal çıkarları da önemsediklerini ifade ederek, bu affın amacını aşan bir af olmaması gerektiğini ve İhtiyat Sandığı ve Sosyal Sigorta yatırımları ile ilgili teknik bir çalışma yapacaklarını vurguladı.
“TALEP VAR, SATMAK İSTİYORUZ… ANCAK PLANLANMALI”
İnşaat sektöründeki gelişme ve sıkıntılardan bahseden Gürcafer, yurtdışından ciddi bir konut talebi bulunduğunu ancak bu konut talebinin sağlıklı bir şekilde karşılanması için plana ihtiyaç olduğunu söyledi. Talep bu kadar fazla iken hiçbir plan yapılmamasının kendisini endişelendirdiğini kaydeden Gürcafer, “Örneğin önümüzdeki 10 senede hangi bölgelerde kaç konut satmayı hedefliyoruz, hangi kesimi hedefliyoruz? Bunlarla ilgili hiçbir çalışma yok. Talep var, biz de satmak istiyoruz. Ancak bu yapılırken, toplumsal çıkarlarımızla örtüşerek yapılması için planlanarak yapılmalıdır” ifadelerini kullandı.
“BU BİZİM EKMEK PARAMIZ, NE GEREKİRSE YAPACAĞIZ”
Vakıf Kültür Varlıkları ile Türkiye’den gelen su hatları işlerinin Ankara’da ihale edilmesi için TC Hükümeti ile KKTC Hükümeti arasında imzalanan İşbirliği Protokolü’nü tanımadığını vurgulayan Gürcafer, Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği ile Türkiye Müteahhitler Birliği arasında KKTC’deki inşaat ve restorasyon işlerinin nasıl sürdürüleceğini de ortaya koyan bir protokol imzaladıklarını ancak TC ve KKTC yetkililerinin bu protokolü dikkate almadığını söyledi. İhalelerin Ankara’da açılması ile ilgili “Bu bizim ekmek paramızdır. Önce yetkililerle ve diğer ilgili örgütlerle görüşeceğiz, sonra da ne gerekirse yapacağız diyen Gürcafer sözlerini şöyle sürdürdü:
“İKİ BAKAN ŞAHİTLİĞİNDE PROTOKOL İMZALADIK, DEVLET DİKKATE ALMADI”
“Türkiye Müteahhitler Birliği ile bir de protokol imzaladık. Bu protokolü imzalarken de birçok şeyi tartıştık. Gelecekte Kıbrıs’ta çözüm olması ile birlikte ortaya çıkacak olan fırsatın birlikte değerlendirilebilmesini tartıştık. Aynı zamanda çözümsüzlük devam ettiği sürece inşaat sektörünün Kıbrıs Türk toplumunun varlığına nasıl katkı koyduğunu tartıştık. Bu tartışmalar neticesinde ortaya bir protokol çıkardık, imzaladık. İmzalanan protokole dönemin Maliye Bakanı Birikim Özgür ve dönemin İçişleri Bakanı Asım Akansoy da şahit olarak imza koydu. İki bakanın şahitliğinde imzalanan protokolü götürüp devletimize de verdik ama kimse bunu dikkate almadı.”
“İHALELERİN ANKARA’DA AÇILMASI İÇİN İMZALANAN ANLAŞMAYI TANIMAYACAĞIM”
“Bu protokolü ne TC ne de KKTC yetkilileri dikkate almıyor ki, bugün su hatları ile ilgili projenin ve vakıf mallarının restorasyonu işlerinin Türkiye’de ihale edilmesi yönünde adımlar atıyorlar. Demek ki bizim yapmış olduğumuz çalışmalar hiçbir anlam ifade etmiyor. O halde ben de ihalelerin Ankara’da açılması için imzalanan anlaşmayı tanımayacağım. Siz iki tane sivil toplum örgütünün imzaladığı anlaşmayı yok sayarsanız, benim de sizin yaptığınız, hem temsil ettiğim kesimin hem de toplumun çıkarlarına ters olan anlaşmayı yok saymaktan başka şansım kalmaz.”