Gürcafer: Ciddi bir siyasi gelişme olduğunu Bakü’de açık bir şekilde hissettik

 

  • “Kıbrıs Türk toplumunun artık birilerinin keyfine göre yaşayacak hali yok. Dünya devletleri ile birtakım ilişkilerin kurulması çok olağan.”

 

  • “Ambargolar altında, neredeyse açık hava cezaevinde 50 yılımızı geçirdik. Bunlara rağmen bu toplum varlığını sürdürmek için çırpındı, çırpınmaya da devam ediyor. Dolayısıyla bu tür ilişkiler olacak. Bu iş ila nihayet böyle gitmez”

 

  • “Bakü’de en üst düzeyde ağırlandık. Ciddi bir farkındalık yarattık. Kıbrıs Türk toplumunun sesini duyurduk. ‘Biz buradayız, biz varız ve biz varlığımızı devam ettirmek istiyoruz’ mesajını verdik”

 

 

Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği (KTİMB) Başkanı Cafer Gürcafer, Azerbaycan’ın Bakü şehrine gerçekleştirilen ziyareti, Kıbrıs Postası TV’de Ulaş Barış’a değerlendirdi.

Kıbrıs Türk toplumunun toplumsal varlığı ile ilgili ciddi bir erozyon yaşadığını söyleyen Gürcafer, “bu tür etkinlikler, Kıbrıs Türk toplumunun toplumsal varlığı ile alakalı çok önemli gelişmelerdir” dedi.

Cafer Gürcafer, “Öncelikle ciddi bir siyasi gelişme olduğunu açık bir şekilde hissettik. Devlet düzeyinde karşılanmış olmamız, ilişkilerin geliştirilmesi için ciddi bir çaba sarf edildiği ve bütün bunların yaşandığı bir ziyaretti. Sayın Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın Aliyev ile görüşmesi, Sayın Başbakan Ünal Üstel’in bakanlar ile yaptığı toplantılar. Bizim iş dünyasının en üst düzeydeki iş insanları ile yapmış olduğumuz görüşmeler önemli” diye konuştu.

KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, Bakü ziyaretinin ekonomik yansımalarının hemen görülmesinin mümkün olmadığını bunun için öncelikle ciddi bir çalışmanın ortaya konması ve devamının getirilmesi gerektiğine dikkat çekti.

Gürcafer, devletler arası siyasi ve ekonomik ilişkilerin artık tüm dünyada bu modelle kurulduğunu ancak bu modelin kazan-kazan şekline dönüştürülmesi için önemli çaba sarfedilmesi gerektiğini belirtti.

Gürcafer, şöyle konuştu: “Bu tip ziyaretler bütün dünyanın kullandığı bir modeldir. Bir ülkenin devlet başkanı, örneğin Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gerek Afrika ülkelerine gerekse diğer ülkelere, özellikle de yeni ilişki kurduğu ülkelere giderken iş dünyası ile birlikte gider bunun ülkesine bir getirisi olması için siyasi gelişmeler ile ekonomik gelişmeleri birbirine paralel, uyum içerisinde götürür. Bunun bir başlangıç noktası vardır ama esas ihtiyaç duyulan çalışma sonrasındadır. Siz oraya bir ürün satacaksınız ya da siz oradan turist veya öğrenci getireceksiniz. Siyasi düzeyde bu ilişkilerin oluruna bir olur verilir. Olur verilikten sonra bunu kazan-kazan şekline dönüştürmek artık sizin çalışmalarla ilgilidir. Planlamak, programlamak lazım. Yöntem de hem siyaset hem iş dünyası buna fokuslanır ve devamını getirir. Bunun devamı gelirse meyvelerini yersiniz devamı gelmezse de o iş yaptığınız ziyaretle kalır, öteye gitmez. Burada mesele ne murat ettiğimizdir.”

 

“KIBRIS TÜRK TOPLUMUNUN SESİNİ DUYURDUK”

 

KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, Azerbaycan’ın KKTC’yi ekonomik, sosyal ve kültürel ilişkide tanınma olmasa bile bu düzeyde ilişkiler geliştirmesinin Kıbrıs’ta çözüme de katkı koyacağına inanç belirtti.

Gürcafer, “Bizi ‘devlet’ diye tek kabul eden ülke Türkiye Cumhuriyeti. Onun yanında ikinci bir Türk devletinin KKTC’yi ekonomik, sosyal ve kültürel ilişkide tanınma olmasa bile bu düzeyde ilişkiler geliştirmesi bence Kıbrıs’ta çözüme de katkı koyar. Çünkü kabul etmemiz gerekir ki Güney Kıbrıs bu noktada çok rahat davrandı. Özellikle Annan Planı döneminde. Güney Kıbrıs’ta o dönemki cumhurbaşkanları; ‘Bırakın AB’ye girelim, Avrupa hukuku çerçevesinde bu işi çözeceğiz, bütün mallarımızı da geri alacağız ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ne geri döneceğiz’ dedi ve inandırdı. Bunun böyle olmayacağını hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla burada bir fikir değişikliğine gitmesi gereken taraflardan bir tanesi de Güney Kıbrıs’tır. Bu tür gelişmelerin aslında çözüm masasına zorlayıcı olacağını da düşünüyorum. Ancak onun ötesinde bizim varlığımızı sürdürebilmemiz için bir ekonomiye ihtiyacımız vardır. Kendi evimiz, kendi vatanımız içerisinde yaşamımızı devam ettirebilmemiz için evimizde kaynatmamız gereken bir tenceremiz vardır. Bu nedenle işe, aşa ihtiyacımız vardır. İşte tam da bu noktada bu ekonomik gelişmeleri ben çok da önemsiyorum” diye konuştu.

Ekonomi ile siyasetin birbirinden ayrılmaz birer parça olduklarını ifade eden Cafer Gürcafer, “Siyaset ekonominin önünü açar. Ekonomi de ülkedeki sosyal ve ekonomik yaşamı geliştirir, demokrasiye katkı koyar. Bu aslında bir ekip çalışmasıdır. Bunun başlangıcını biz düzgün bir biçimde yaptık. En üst düzeyde ağırlandık. Ciddi bir farkındalık yarattık. Kıbrıs Türk toplumunun sesini duyurduk. ‘Biz buradayız, biz varız ve biz varlığımızı devam ettirmek istiyoruz’ mesajını verdik. Bundan sonra hem siyasete hem iş dünyasına ciddi bir görev düşer ki o da ne kadar faydaya dönüşebilen ekonomik ilişki kurabilirsek kuralım ve bunu sürdürülebilir kılalım” ifadelerini kullandı.

 

“YOL HARİTASI BELİRLEYİP, HÜKÜMET İLE PAYLAŞACAĞIZ”

 

KTİMB Başkanı Gürcafer, 20 yıl önce ‘pis ve gelişmemiş bir şehir’ izlenimi veren Bakü’nün bugün Dubai ile yarıştığını, KKTC’nin ise 30 yıl ilerisinde olduğunu, yıllar içerisinde KKTC’nin olduğu yerde sayarken dünyanın çok hızlı hareket ettiğini, aradaki makasın giderek açıldığını kaydetti.

Bakü pazarına da değinen Gürcafer Şöyle konuştu: “Bakü’de çok ciddi kaynak var. Çok büyük bir ekonomi var. Bizim oraya verebileceğimiz ürünlerimiz var. Oradan turist getirme potansiyelimiz var. Kültürel ilişkileri karşılıklı geliştirme, sahip çıkma olanağı var. Üniversite sektörümüz için bir Pazar var. Bizim sektörümüzle ilgili, turizm amaçlı konut sektörü ile ilgili Pazar var. Oradan da bir talep, istek var. Bununla ilgili bir yol haritası belirlemek için iş dünyası olarak kendi içerimizde değerlendiriyoruz. Önümüzdeki günlerde bununla ilgili bir kapsamlı toplantı yapacağız, bir yol haritası belirleyip, hükümet ile paylaşacağız. Buradan ciddi anlamda hem siyasi hem ekonomik bir beklenti var ise buna odaklanan, günlük takip eden, zaman zaman ortaya çıkacak olan sorunları siyasi düzeyde çözecek bir ekibe ihtiyaç var.”

 

“TÜRKİ DEVLETLERİ KENDİ İÇERİSİNDE AB MODELİ BİR SOSYO-EKONOMİK YAPILANMAYA GİDİYOR”

 

KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, izleniminin; Türki devletlerin kendi içerisinde AB modeli bir sosyo-ekonomik yapılanmaya gittiği bu birliktelik içerisinde KKTC’nin pozisyonuna bir model biçildiği şeklinde olduğunu söyledi.

Gürcafer, şöyle dedi:

“Azerbaycan’ın bizi tanıyacağı KKTC’nin ilan edildiği ilk günden beri konuşulur. Bu benim Bakü’ye dördüncü ziyaretimdi. Evet hiçbir ziyaretimde misafirperverlikte hiç imtina etmediler. Sayın Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş ile birlikte gittiğimizde, Denktaş beyi neredeyse yere göğe sığdırmadılar. Tabi Denktaş beyin Türk dünyasında ayrı bir ismi ve ayrı bir saygınlığı vardı. Bunu görmek hepimizi de mutlu etti ama çekindikleri bir şeyler olduğunu, uluslararası hukukun dışında hareket etmek istemedikleri ile ilgili birtakım endişeleri oldu, tabi o zaman Karabağ sorunu da vardı. Benzeştirme vardı. O dönem bunlardan dolayı tanınmanın söz konusu olmayacağını, ilişkilerin bile çekinerek kurulduğunu hissederdiniz. Benim anladığım kadarı ile bu kez, Türki devletlerin kendi içerisinde AB modeli bir sosyo-ekonomik yapılanmaya gidiyor olduğunu gördük. Sanırım bu birliktelik içerisinde KKTC’nin pozisyonuna bir model biçilmiştir. Bu çerçevede bir kararlılık var. Daha önce böyle bir kararlılık görmedik. Bu organizasyon Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev’in de onay verdiği bir organizasyon olmuştur.  Kırgızistan’da 3 Kasım’da Türk Devletleri Zirvesi var. Benzer bir ziyaretin de oraya yapılacağını düşünüyorum.”

 

“BU TOPLUMUN BİRİLERİNİN KEYFİNE GÖRE YAŞAYACAK HALİ YOK”

 

KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, Kıbrıs Türk toplumunun artık birilerinin keyfine göre yaşayacak hali olmadığını ve dünya devletleri ile birtakım ilişkilerin kurulmasının çok olağan olduğunu kaydetti.

Gürcafer, “Bizim de işe aşa ihtiyacımız var. Biz ambargolar altında, neredeyse açık hava cezaevinde 50 yılımızı geçirdik. Bunlara rağmen bu toplum varlığını sürdürmek için çırpındı, çırpınmaya da devam ediyor. Dolayısıyla bu tür ilişkiler olacak. Bu iş ila nihayet böyle gitmez. Ben bu gelişmelerin görüşme masasının tekrar oluşmasına katkı koyacağına ve görüşme masasının oluşmasına sebebiyet vereceğini düşünüyorum” dedi.

 

OKULLARIN GÜÇLENDİRİLMESİ

 

KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, okulları güçlendirme çalışmalarına ilişkin eleştirilere de yanıt niteliğinde açıklamalarda bulundu.

Eğitimde sıkıntılı bir süreç yaşanacağını kaydeden Gürcafer, “Bu işin üç alternatifi vardır. Ya bu binalar yapılana kadar çocuklar barakada eğitim görecek ya okulları kapatacağız, evden online eğitim olacak ya da riskli binalarda eğitim olacak. Onun için gerekirse bir süre sıkıntıya katlanacağız ama çocuklarımızın hayatını güvence altına alacağız” dedi.

Gürcafer’in açıklamaları şöyle: “Önümüzdeki 6 ay, eğitim; eğitim alanları ve eğitim binaları açısından sıkıntılı geçecek. Bunun müsebbibi kimdir? Hiç oralara girmiyorum ama çok uzun yıllarıdır, ‘okullarımızı tarayalım, okullarımız depreme dayanıklı değildir. Önceliklerimizi belirlerken okullarımızı en öncelikli yere koyalım’ diyoruz. Çok söyledik, dinlenmedi. Popülist yaklaşımlarla, yol vs. ihaleleri yapıldı. Ta ki 6 Şubat depremine kadar. Depremin akabinde bizim önceliğimiz, ülkenin önceliği haline geldi ve çok süratli bir şekilde bir kriz masası oluşturuldu. Bu kriz masasında jeofizikçiler, bize tehlikenin boyutunu anlattılar. Akabinde biz KTMMOB Mühendisler Odası ile bir toplantı yaparak bütün okullarda bir tarama yaptık, bilimsel olarak da mevcut durumu ortaya koyduk. Ortada ciddi bir sıkıntı var. Dolayısıyla ne kadar süratli bir şekilde bu okulları güçlendirebiliriz ve olası bir depremde can kaybı riskini ortadan kaldırırız. Bir okulda göçme tehlikesi varsa bu olası bir depremde o okulun olduğu gibi göçeceği anlamına gelir. İsias Otel’de de bu oldu. Göçtü. Güçlü binalar, depremde kırılır, çatlamalar olur ama insanı öldürmez. Bu binalarda insanların yaşamını sürdürebileceği kadar boşluk alanlar bırakır, ne kadar şiddetli olursa olsun.

 

“GEREKİRSE BİR SÜRE SIKINTIYA KATLANACAĞIZ AMA ÇOCUKLARIMIZIN HAYATINI GÜVENCE ALTINA ALACAĞIZ”

 

‘Yaz tatilinde yapılabilirdi’ eleştirileri var. Süreçte elimizden geldiğince hızlı olduk. Tespitlerin yapılması ve güçlendirme projelerinin yapılması da bir süreçtir. Bu süreçte öyle üç beş günde bitecek bir süreç değil, statik hesaplamalar var. 50’ye yakın mühendis işini, gücünü bıraktı, ciddi bir özveri, çok büyük bir emek ortaya koydular. Sonrasında çok hızlı hareket edebilmemiz için ihale mevzuatında değişiklik yaptık. Sonrasında birim fiyatları mevzuatını hazırladık, şu anda 15 okulda ihale sreci tamamlandı, her hafta da yenileri olacak. Güçlendirme için önümüzdeki yazı bekleyemeyiz. O süreçte bir şey olursa kimse bunun hesabını veremez. Onun için gerekirse bir süre sıkıntıya katlanacağız ama çocuklarımızın hayatını güvence altına alacağız.”

KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, süreçte kriz masasının çok iyi çalıştığını ve ortada çok büyük bir özveri ve emek olduğunu kaydetti.

Cafer Gürcafer, “Sayın başbakana ‘bu masayı yetkilendir, bu masanın kararları hayat bulsun’ dedik, Bakanlar Kurulu onayı ile masa yetkilendirildi. Çok hızlı ilerledik. Çok hızlı kararlar aldık, birkaç tane kanun hükmünde kararname çıkarttırdık. Mühendisler Odası çok iyi çalıştı. İnsan kaynaklarını en iyi şekilde kullandı. İnşaat Encümeni’nde bir kaynak vardı biz onu projelerle ilgili buraya ayırdık. Olabildiğince organize olduk. Bunun daha ötesinde de olmazdı” dedi.

 

“GELİN ÖNÜMÜZE BAKALIM! TARTŞMALAR BİZİ İLERİYE GÖTÜRMEZ”

 

Popülist söylemlerle takılarak geçirilecek her saniyenin büyük bir kayıp olduğuna vurgu yapan Cafer Gürcafer, konuşmasının devamında konuya ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Cafer Gürcafer, “Ben artık popülist söylemlere çok fazla kulak vermiyorum, işime, önüme bakıyorum. Popülizm zaten bizim ülkemizin en büyük hastalığı. Bundan zümresel, siyasi çıkarlar elde etmek… Eleştiri yapacaksak önce biraz araştıralım da ona göre eleştirimizi yapalım. Güçlendirme çalışmalarının yaz tatilinde yapılmasını ben istemez miydim? Aslında bunun için benim söyleyeceğim çok fazla söz var da bu da çok anlam ifade etmez.

Bu ülkenin kurulduğu günden bugüne kadar hükümet yapmış olanların hepsinin, eğitim bakanlığı yapmış olanların tümünün, Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı yapmış olanların tümünün, TC-KKTC Protokollerini imzalamış olanların tümünün, milletvekillerinin, sendikaların sorumluluğu vardır. Bu kabahati bölecek olursam hepimize eşit böleceğim. Hepimizin sorumluluğu vardır. Kimse kendini soyutlamasın ama bunu söylemek, bunu tartışmak bizi bir yere götürmez. Gelin önümüze bakalım. Şu anda önümüzde sıkıntılı bir süreç vardır. Bir ayağımız iki pabuçtadır, bir an önce bunları tamamlamamız lazımdır.”

 

KTİMB: Bakü’deki etkinlik için tüm masraflar, katılımcı firmalarımız tarafından eşit şekilde karşılandı

Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği (KTİMB), KKTC ile Azerbaycan arasındaki diplomatik, kültürel ve ekonomik ilişkilerin gelişmesi amacıyla Bakü’de gerçekleştirilen “KKTC Kültür ve Tanıtım Günleri” etkinliğine 20 kişiden oluşan bir heyet ile katıldı.

KTİMB’den yapılan açıklama şöyle:

‘KKTC Kültür ve Tanıtım Günleri’ etkinliği için katılımcı firmalarımız, devlet bütçesinden herhangi bir katkı almamıştır. KTİMB, organizasyona 20 kişiden oluşan bir heyet ile katılım sağlamıştır. Tüm masraflar, katılımcı firmalarımız tarafından eşit şekilde karşılanmıştır.

Etkinlik çerçevesinde katılımcı firmalarımız, bu sabah Hilton Otel’de oluşturduğu toplantı masalarında, B2B görüşmelerine başladı. Azerbaycan’dan etkinliğe katılan sivil toplum örgütü yetkilileri ve çok sayıda iş insanı ile görüşmelerimiz tam gün sürecek.

34,200 Dwellings for Foreigners

This article was originally published by the daily Yenidüzen (digital) and was done so in Turkish. The translation of it below is placed on the CTBCA’s web site for the benefit of the non-Turkish speaking persons with the permission of Yenidüzen’s publishers.

According to the Building Contractors Association data, 34,200 dwellings have been sold to foreigners so far. İskele took the lead as per the distribution according to regions, followed by Çatalköy, Esentepe, Tatlısu and Mersinlik.

 

Pointing out that legal regulations need to be implemented, Building Contractors Association President Cafer Gürcafer issued critical warnings: “These are not alarming numbers, but various regulations are needed. If we implement such regulations, we can turn this country into heaven, if not, we can turn it into hell.”

 

Gürcafer stated that 15 thousand dwellings were sold in the İskele region, 9 thousand were sold in the Çatalköy, Esentepe, Tatlısu Mersinlik regions, and 4 thousand were sold in the Northern Coastline – Lapta, Alsancak and Vasilya region.

 

He also stated that roughly 2,400 dwellings in the center of the Kyrenia region, 2,000 in the Lefke – Gaziveren – Güzelyurt regions, 1,200 in the Bellapais – Doğanköy regions and 600 in the Karpaz region were sold to foreigners.

 

YENİDÜZEN-SPECIAL REPORT

Cafer Gürcafer, President of the Turkish Cypriot Building Contractors Association, announced that 34 thousand 200 dwellings have been sold to foreigners so far. He stated that in the distribution according to regions, İskele takes the lead, while Çatalköy – Esentepe and Tatlısu – Mersinlik also face heavy demand.

Gürcafer stated that 15 thousand dwellings were sold in the İskele region, 9 thousand dwellings were sold in Çatalköy-Esentepe-Tatlısu-Mersinlik region, and 4 thousand dwellings were sold in the Northern Coastline-Lapta,Alsancak,Vasilya region.

He also stated that an average of 2 thousand 400 dwellings in the center of the Kyrenia region, 2 thousand in the Lefke-Gaziveren-Güzelyurt region, 1200 in the Bellapais-Doğanköy region and 600 in the Karpaz region were sold to foreigners.

Gürcafer explained that records show 700 thousand square meters, that is 523 decares of land sales to foreigners in İskele, which has 203 million square meters of land.

Explaining that the illegal sale and purchase of land by foreigners is not under control in the country, Gürcafer argued that what kind of transaction can and cannot be conducted in which region (and area) should first be determined by the law and inspected in advance.

Gürcafer said, “If the immigration laws are properly regulated, even if 100 thousand foreigners come into the country, we will not be badly affected, but if we proceed without making these regulations, even 5 thousand foreigners coming into the country will affect us badly.” Gürcafer said in summary: “You can go and buy a house in this country, come for a holiday, invest, but you cannot start a business. That is deemed to be a crime. On the other hand, there are young people in the country who bought homes for themselves with the money they had earned through drug dealing and credit card fraud, settled among decent people, and even started businesses. We must implement regulations to prevent these. If we implement these regulations, we can turn this country into heaven, if not, we can turn it into hell. I want this to turn into an opportunity that serves our social being. Yes, there needs to be planning, but we need to implement regulations, not prohibitions.”

Gürcafer said, “There is a legitimate concern. If the State disclosed this data in a transparent manner, no one would have these concerns. These dwelling numbers built for foreigners may be considered laughable,” he said, underlining that some legal regulations need to be implemented.

 

 

President of Cyprus Turkish Building Contractors Association Cafer Gürcafer:

 

“We can turn this country into heaven or hell”

 

Cafer Gürcafer, President of the Turkish Cypriot Building Contractors Association, shared information to YENİDÜZEN about sales of dwellings to foreigners in the country, and attributed the fears of ‘alienation’ to the lack of a statistical data bank in the country.

He said that in the figures reflected in the Building Contractors Association data, 34 thousand 200 dwellings have been sold to foreigners throughout the TRNC so far. With respect to the distribution of these figures by region, İskele took the lead, followed by Çatalköy-Esentepe-Tatlısu-Mersinlik region.

It was stated that according to the data from the Building Contractors Association; 15 thousand dwellings in the Iskele region, 9 thousand dwellings in the Çatalköy-Esentepe-Tatlısu-Mersinlik region, 4 thousand dwellings in the Northern Coastline-Lapta-Alsancak-Vasilya region, on average 2 thousand 400 dwellings in Kyrenia, 2 thousand dwellings in the Lefke-Gaziveren-Güzelyurt region, 1200 dwellings in the Bellapais-Doğanköy region and 600 dwellings in the Karpaz region were sold to foreigners.

Commenting on the sales in question, Gürcafer said, “When we assess this on a land use basis, for example, if we take the sales in Karpaz, these sales cover only 0.13 percent of the land in that region. “These are not alarming numbers,” he said.

In the İskele region; Gürcafer also stated that sales of 700 thousand square meters, i.e. 523 decares of land to foreigners has been recorded, and pointed out that İskele has a total of 203 Million Square Meters of land.

Gürcafer said, “For example, the total land of the Çatalköy-Esentepe region is 130 million 211 thousand 669 square meters… Of this, the forestry land is 73 million. In fact, 55 percent of the land in that region is forestry land. “The surface area of this region is 206 million square meters. Within 206 million square meters, 1 million 800 thousand, or 0.87 percent, of it is land sold to foreigners… These are laughable figures, not numbers to worry about,” he said.

 

“Regulation is required, otherwise…”

“There is a legitimate concern; if this data were disclosed transparently by the state, no one would have these concerns. “The number of houses built for foreigners is considered laughable,” said Gürcafer, underlining that some legal regulations need to be implemented.

Touching on these legal regulations and the rational for them, Gürcafer said, “If the immigration laws are properly regulated, we will not be negatively affected even if 100 thousand foreigners arrive in the country, but if we proceed without implementing these regulations, even 5 thousand foreigners settling in the country will affect us badly. If we implement these regulations, we can turn this country into heaven, if not, we can turn it into hell. This regulation should not be framed by a prohibitive mentality,” he emphasized.

 

 

 

 

“We are experiencing the third investment climate, we have to turn this into an opportunity”

Stressing that previously in the country there have been two periods of investment climates, Gürcafer noted that the first of these emerged during the Annan Plan era and the second between 2014-2015.

Noting that the phase we are in today is ‘of a third investment climate,’ Gürcafer said, “we need to develop a housing and marketting strategy. We have seized an opportunity and an investment climate has been created again, it is very important to organize this in a way that serves our social well being. All politics should serve this aim,” he said.

 

 

“In order so that we do not become alienated, we need boundaries and discipline within ourselves”

 

Pointing out some examples of regulations that need to be implemented, Gürcafer continued as follows:

“Those who comform to our traditions and customs, who enjoy inhating our culture, who have a serious retirement income and will spend it in our country, without affecting our democratic structure, are the right segment for us to allow to purchase dwellings in our country, and we should target this market. There are examples of this abroad as well. We should aim for a build to sell sector that serves this purpose or make the necessary arrangements for an emerging one. Issues such as immigration law, a law regulating foreign capital for business, settlement permits, permanent residence and workplace permits are all jumbled up in our country. Citizens are troubled by this confusion, and they are quite right. Workers who arrive in the country with a work permit open markets and start businesses. If all these were planned, the build to sell sector would also become more disciplined. People who would buy a house should not be able to start a business in the country in any way. This is the same in the south… We need to have boundaries and discipline within ourselves so that we do not become alienated.”

 

“Procurement of property and the business sector should be kept under control”

Explaining that the purchase and sale of property illegally by foreigners is not being controlled in the country, Gürcafer explained that what kind of work can and cannot be conducted in which sectors and areas should be determined and scrutinised in advance by the law.

Gürcafer said, “It is necessary to define which lines of business can be undertaken by foreign investors and to what extent. For example, if there is a need for a hotel and the conditions are suitable, let foreign investor come and build a port that requires a lot of money. But they shouldn’t do buy-to-sell, they shouldn’t open a bakery, they shouldn’t open a market, because my people are already doing these things,” he said.

 

“Adjustment does not occur by prohibition”

Pointing out that the driver for sales ought to be well understood, Gücafer informed that there are two types of buyers, one of which is the investors who arrive in the country post retirement, and the other is the investors who relocate in our island because the living conditions in their original geography have deteriorated. Explaining that these two types of investors should be identified thoroughly and allowed accordingly, Gürcafer said, “We have done a lot of research on this subject, many developed countries do this. There needs to be a holistic study as well as adjustments made on topics such as living and working in the country,” he said.

Gürcafer mentioned that housing construction planning in the country should also be planned and underlined the view that “adjustment does not occur by prohibition”.

 

 

 

“If we don’t make adjustments we could turn this country into hell”

Adding that this is a build phase that is not progressing in parallel with the underlying infrastructure, Gürfacer issued some warnings. Gürcafer continued as follows:

“Infrastructure should be able to be resolved on its own, feeding off the momentum in the construction sector, without being a burden to the state. At this point, the state is slow in making the legal adjustments. Certain funds need to be established promptly and used for their true purpose. For example, İskele District; the wastewater treatment plant needs drains, bicycle paths are needed, sidewalks and parks are needed… Let’s say there is a need for 50 million dollars for all these. Funding should be made so that 50 million dollars will be paid from the sale of the dwellings built in this region. In return for the funding provided, all these deficiencies must be eliminated. We pushed through a decision at the Council of Ministers regarding this Iskele Region. A law was prepared on this issue and went to the Legislative Assembly. In fact, this process needs to be completed very quickly and a high level of social sensitivity needs to be demonstrated. If we want to maintain our social being; we must first gain our economic freedom, achieve a sustainable economic structure, and use this structure to serve our social being.

All sectors need to produce something that supports each other. It is necessary to become one. While I deal with the construction sector, I should also think about how I can support the industry or how I will support the tradesmen. I should produce a holistic plan based on the idea of how I may do this without negatively impacting on tourism. This in fact is a socio-economic development plan. For example, if the immigration laws are properly regulated, we will not be negatively affected even if 100 thousand foreigners come to the country, but if we proceed without making these regulations, even 5 thousand foreigners arriving in the country will affect us badly. Southern Cyprus, Malta or other countries do this. You can go and buy a house in a country, go on holiday, invest, but you cannot start a business. These are crimes. There are young people in the country who bought homes with the money they earned through drug dealing and credit card fraud, began living among nice people, and even set up businesses. We must implement regulations to prevent these. If we implement these regulations, we can turn this country into heaven, if not, we can turn it into hell. I want this to turn into an opportunity that serves our social entitiy. Yes, a plan needs to be made, but we need to implement regulations, not prohibitions.”

 

“We took initiative for a social housing project”

Sharing his opinion about the rise in housing prices and the inability of local people to own a home, Gürfacer pointed out that the purchasing power in the country has fallen and drew attention to global inflation. Gürcafer said, “It is necessary to carry out another project to meet the need of our people for their own shelter. In addition to social housing, we will carry out a separate social housing project in agreement with the state. This sector will feed it and enable our people to own their own homes. “But all of these require comprehensive and planned collaboration,” he said.

 

Başbakanlık ile KTİMB arasında protokol imzalandı

Başbakanlık ile KTİMB arasında Gazimağusa, Yeniboğaziçi, Ulukışla, Vadili, Dörtyol ve Atlılar “Şampiyon Melekler” anıt mezarlarının yapılmasına ilişkin protokol imzalandı.

Haberin ayrıntıları için tıklayınız >>>https://www.kibrispostasi.com/c35-KIBRIS_HABERLERI/n488433-sampiyon-meleklerin-anit-mezarlarinin-yapilmasina-iliskin-protokol-imzalandi

Yabancılara 34 bin 200 konut

Kıbrıs Türk Müteahhitler Birliği Başkanı Cafer Gürcafer, bugüne dek yabancılara 34 bin 200 konutun satıldığını açıkladı, bölgelere göre dağılımında İskele’nin başı
çektiğini, Çatalköy, Esentepe, Tatlısu Mersinlik’in de yoğunlukta olduğunu aktardı.

 

Haberin detayları için tıklayınız >>>https://www.yeniduzen.com/yabancilara-34-bin-200-konut-166233h.htm

Kayıt dışı iş gücü masaya yatırıldı

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sadık Gardiyanoğlu Polis Genel Müdürlüğü ve Kıbrıs Türk Müteahhitler Birliği ile bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantıda ülkedeki kayıt dışı iş gücü sorunu ve alınması gereken tedbirler ele alındı.

Haberin ayrıntıları için tıklayınız >>>https://www.kibrispostasi.com/c35-KIBRIS_HABERLERI/n484707-calisma-ve-sosyal-guvenlik-bakani-sadik-gardiyanoglu-kayit-disi-is-gucu-ile-mucadelemiz-basladi

Gürcafer: Örnek bir değerimizi yitirdik. Işıklar yoldaşın olsun Mehmet’im

Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği (KTİMB) Başkanı Cafer Gürcafer, DEV-İŞ’in eski başkanlarından Mehmet Seyis’in vefatı dolayısıyla taziye mesajı yayımladı.

Cafer Gürcafer, “Kıbrıs Türk toplumunun varlığında büyük emeği olan örnek bir değerimizi yitirdik” açıklamasında bulundu.

Gürcafer’in açıklamasının devamı şöyle: “Ömrünü yurduna, insanına ve insanlığa adamış, Kıbrıs Türk toplumunun varlığında büyük emeği olan örnek bir değerimizi yitirdik. Işıklar yoldaşın olsun Mehmet’im.”

İnşaat Sektöründe Hedef AB Standartları

Kurumsal firma, yüksek kalite, memnun müşteri, güven, prestij…

Her yönüyle AB standartlarında ürün ve hizmet sunmak için KTİMB’den üyesine tam destek

Proje aşamasında gerçekleşen satışlarda konutun, satış sözleşmesinde belirtildiği kriterlerde ve sürede tamamlanarak alıcısına teslim edileceğinin teminatı niteliğinde olacak olan ve KTİMB tarafından üyesine sunulacak olan “garantörlük” uygulaması için düğmeye basıldı.

Çalışmaları uzun zamandır sürdürülen ve birden fazla aşaması olan proje, bünyesinde oldukça önemli konuları ve kazanımları barındırıyor.

İnşaat sektöründe faaliyet gösteren firmaların AB standartlarında faaliyetlerini yürütebilme sonucu sağlayacakları kazanımların yanı sıra, toplumsal ve ekonomik boyutları ile ülkemize de kazandıracağı pek çok faydadan söz etmek yerinde olacaktır.

KTİMB bünyesinde oluşturulan KTİ-Koop.Ltd-Kıbrıs Türk İnşaat Kooperatifi Ltd’in ana amaçlarından birisi olan “üyelerinin/ortaklarının her türlü gelişimine katkıda bulunmak, sektörel gelişimin önünü açmak, sektörel dayanışmayı sağlamak” temelinde üyesinin, yapımı henüz başlamamış olan ve/veya tamamlanmamış olan projeler üzerinden gerçekleştirdiği satışlarda, kooperatif faaliyetleri kapsamında, “alıcıya” karşı üyesi adına güvence sağlanması projenin temelini oluşturmaktadır. Bu sayede, henüz nihai ürünü görmeden bir miktar peşinat ödeyerek satış sözleşmesi imzalayan alıcı kendini güvende hissedecek ve satın alma aşamasında üretici firma ile yapmış olduğu görüşmelere istinaden oluşturulan satış sözleşmesinde belirtilen özelliklerde ve sürede konutunun kendisine teslim edileceğinin garantisini almış olacak. Satıcı firma ise yükümlülüklerini söz verdiği şekilde yerine getireceğini KTİMB güvencesi ile de tescillemiş olacaktır.

Üyenin bu avantajdan yararlanabilmesi için ise bazı gereklilikleri yerine getirmiş olma koşulu söz konusu. Bunlardan en önemlisi üye firmanın kurumsal yapısının belirli bir standartta olması gerekliliğidir.

Kurumsal Yeterlilik Sertifikası ile kurumsal yapının tescillenmesi;

KTİMB’nin, KTİ-Koop. Ltd bünyesinde üyesine bir nevi garantör olabilmesi için öncelikle üye firmanın iş süreçlerinde belirli bir profesyonellik seviyesini yakalamış olması, işlerini belirli standartlara uygun bir disiplinle yürütüyor olması, yönetsel süreçlerini doğru belirlemiş ve sürdürülebilir kılmış olması koşulu aranmakta. Üyenin bu özelliklere sahip olup olmadığının anlaşılabilmesi için üyeden Kurumsal Yeterlilik Sertifikası’nı ibraz etmesi istenecektir.

Söz konusu sertifika, projenin bir başka bacağı olan ve KTİMB bünyesinde oluşturulan Standart Geliştirme ve Denetim Merkezi – STAGEM yönetiminde, uluslararası akredite ve bağımsız bir denetleme kuruluşu tarafından sağlanacaktır.

STAGEM iş, kalite, zaman ve maliyet kavramlarının firmalarda optimum fayda sağlayacak şekilde yapılandırılmasını hedef almaktadır. Başka bir anlatımla STAGEM, inşaat sektöründe faaliyet gösteren KTİMB üyesi firmaların, rekabet edebilirliklerinin ve operasyonlarını belirli bir standartta gerçekleştirme kapasitelerinin artırılmasını desteklemek yönünde, sektör bazlı standart geliştiren, bu süreçte üyesine destek sağlayan, standartlar çerçevesinde denetim ve sertifikalandırma süreçlerini yöneten bir KTİMB kuruluşudur. Faaliyetleri ve kuruluş amacı doğrultusunda sektördeki ürün ve hizmet kalitesinin yükseltilmesini, sektörün marka imajının güçlendirilmesini sağlayacaktır.

AB standartları paralelinde, gelişmiş ülkelerde yaygın olarak uygulanmakta olan ve firmaların maliyetlerini optimize ederek etkin iş yapış süreçlerine kavuşmalarının temelini oluşturan kriterler incelenerek, ülkemize ve yasal mevzuatlarımıza uygun olacak şekilde oluşturulmuş,  klavuz haline getirilmiş ve “Denetim Klavuzu” olarak üyelerle paylaşılmıştır.

Pandemi öncesinde başlatılan çalışmaların uygulamaya alınması pandemi nedeniyle sekteye uğramış olsa da, konunun önemi nedeniyle daha fazla vakit kaybetmeden uygulama aşamasına geçilebilmesi adına geçtiğimiz aylarda yeniden düğmeye basılmış ve Lefkoşa, Girne, Mağusa olmak üzere Bölgesel Bilgilendirme Toplantıları gerçekleştirilmiştir. Mayıs 2023’te gerçekleştirilen ve yoğun ilgi gören toplantılarda projenin tüm aşamalarına ilişkin bilgiler, uygulama süreçlerine dair detaylar, STAGEM’in kuruluş amacı ve fonksiyonları ile hedefleri, Kurumsal Yeterlilik Sertifikası’nın kapsamı ve böyle bir sertifikaya sahip olmanın sağlayacağı faydalar, sunacağı avantajlar KTİMB üyeleri ile paylaşılmıştır.

 ‘sertifika alabilmek için neler yapmalıyız, iş süreçlerimizi standartların gerektirdiği kriterlerle nasıl uyumlu hale getirebiliriz’ vb geribildirimler sonucunda ise firmaların adaptasyon sürecini kolaylaştırmak ve onlara rehberlik etmek amacıyla 12 Temmuz 2023 tarihinde, tam gün süren, oldukça kapsamlı “denetlenme hazırlık süreci” eğitimi düzenlenmiştir. Üye firmaların oldukça önemsedikleri ve ekipleri ile birlikte katıldıkları KTİMB tarafından düzenlenen eğitim, uluslararası akredite ve KTİMB’den bağımsız bir denetleme kuruluşu tarafından verilmiştir.

 

Standartların Kapsamı;

Sektörde faaliyet gösteren firmaların, işletme fonksiyonları kapsamında kurumsal yeterliliklerinin denetlenmesine yönelik geliştirilmiş olan standartlar Mali Yönetim, İş Yönetimi, Malzeme ve Ekipman Yönetimi, Proje Yönetimi, Müşteri Yönetimi, Sürdürülebilirlik olmak üzere altı ana başlıkta gruplandırılmıştır. Her grubun kendi içerisinde alt başlıkları ve bunların her birine ilişkin ayrı ayrı kriterler bulunmaktadır.

 

Mali Yönetim ana başlığında firmaların genel muhasebe ve maliyet yönetimlerini gerekli şekilde yürütüp yürütmediklerine bakılmasının yanında, yıllık bütçelerini oluşturup oluşturmadıkları ve bu paralelde finansal risk analizlerini etkin bir şekilde gerçekleştirip gerçekleştirmedikleri incelenecektir.

Süreç yönetiminin, kalite yönetiminin, tedarikçi/taşeron yönetiminin ve en önemlisi insan kaynakları yönetiminin sistematik bir çerçevede yürütülüyor ve kayıt altına alınarak takip ediliyor mu denetimi “İş Yönetimi” ana başlığında aranacak kriterlerdendir.

Malzeme ve Ekipman Yönetimi’nde, üretimde kullanılan her türlü malzemenin belirli bir kalitede ve standartta olup olmadığına, ürünlerin kalite sertifikalarına, malzemelerin muhafazasına ilişkin uygulama yöntemlerine ve ekipman yönetimine bakılacaktır.

İnşaat projesinin yapımına başlanabilmesi için gerekli olan ve yasal zemini bulunan tüm ön kriterlerin, izinlerin ve benzeri konuların uygunluğu “proje Yönetimi” başlığı altında irdelenecektir.

Ürünün tanıtım ve pazarlama faaliyetleri, satış süreci, satış sonrası süreç ve müşteri memnuniyeti ile ilgili uygulamalar “Müşteri Yönetimi” kategorisinde incelenecektir.

Ve son olarak da üretim/inşaat sürecinde uygulanan İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG), Çevre ve Atık Yönetimi, risk yönetimi gibi konuların nasıl ve ne derece yerine getiriliyor olduğu “Sürdürülebilirlik” başlığı altında denetlenecektir.

Denetleme sonucunda üye firmaların almış oldukları puana göre firmalara rapor sunulacaktır. Rapor içeriğinde, eğer varsa, tespit edilen ve iyileştirilmesi gereken eksiklikler ve uygulamalar yer alacaktır. Böylelikle firmalar kendilerini analiz ederek uygulamalarını iyileştirebilme yönünde bir rehber edinmiş olacaklardır. Denetlemeden elde edilen puan eğer 60 ve üzeri ise firma sertifika almaya hak kazanacaktır.

60 -79 puan arası à Silver

80 -99 puan arası à Gold

100 – 111 puan arası à Premium

olmak üzere üç ayrı kategoride sertifikalandırma yapılacaktır.

Her yıl tekrarlanacak olan denetlemeler ile firmaların sertifikalarını yenilemeleri sağlanacak, ayrıca süreç içerisinde iyileşme sağlayan firmalar bir üst kategoriye sıçrama imkanı da bulacaktır.

Kurumsal Yeterlilik Sertifikası’nın faydaları ve sunduğu avantajlar;

Firmaların işlerini belirli bir disiplinde yürütmeleri kurumsal yapının temelini oluşturmakta. Sektör farketmeksizin firmanın kendi yapısına uygun iş süreçlerini benimsediği ve uyguladığı bir yönetim modelinde kaynakların verimli kullanımı, çalışan motivasyonunun güçlenmesi ve verimlilik artışı, hata paylarının azalmasıyla zamandan ve maliyetten tasarruf, ürün/hizmet kalitesinde artış, yüksek müşteri memnuniyeti gibi kritik noktalar ön plana çıkmakta. Bunun doğal sonucu olarak firmanın prestiji ve firmaya duyulan güven artmakta ve haliyle rekabet avantajı yaratmaktadır. Kurumsal Yeterlilik Sertifikası ile de firmalar kendi içlerinde bu kazanımları elde ederken bir yandan da sahip oldukları sertifikayı güçlü bir rekabet aracı olarak kullanabileceklerdir. Orta ve uzun vadede ise sektör standartlarının ve hizmet kalitesinin iyileşmesi ile oluşacak toplumsal ve ekonomik faydalar söz konusudur. Her şeyden önce, sertifikaya sahip olan firmaların projeleri KTİMB tarafından güvence altına alındığında alıcı kesim korunmuş olacaktır. Firmalar ise taahhütlerini eksiksiz yerine getirmek konusunda çok daha özenli davranacaklardır.

İnşaat sektörünün ülke ekonomisindeki yeri ve payı göz önüne alındığında ise sektörde yaşanacak iyileşmeler elbette ekonomik yönden de ülkesel faydaya dönüşecektir. Bir süre sonra alıcı, konut almadan ve/veya yatırım yapmadan önce firmanın sertifikaya sahip olup olmadığını sorgulamaya başlayacak, sertifika sahibi firmayı tercih edecektir. Firmalar tarafından alıcılara sunulacak olan güven ve diğer dolaylı uygulamalar ile sektörün ülke ekonomisindeki payının artması, ülke ekonomisine daha fazla katma değer sağlaması gündeme gelecektir.

Gürcafer: Kıbrıs için önemli bir ismi daha kaybetmenin büyük üzüntüsü içerisindeyiz

Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği (KTİMB) Başkanı Cafer Gürcafer, Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği’nin (KTGB) kurucularından ve eski başkanlarından, duayen gazeteci Süleyman Ergüçlü’nün vefatı dolayısı ile başsağlığı mesajı yayınladı.

KTİMB Başkanı Gürcafer mesajında; Ergüçlü’nün basın camiasının çok önemli isimlerinden olduğuna değinerek, “Kıbrıs için önemli bir ismi daha kaybetmenin büyük üzüntüsü içerisindeyiz” dedi.

Cafer Gürcafer, Ergüçlü’ye Allah’tan rahmet, yakınlarına ve tüm sevenlerine başsağlığı diledi.

Döviz Sepet Kuruna göre fiyat farkı uygulaması yürürlükte!

Türk Lirası (TL) ile açılan kamu ihalelerinde döviz sepet kurunda meydana gelecek olan artışlar, müteahhitlerimizin hakediş ödemelerine yansıtılacaktır.

Detaylı bilgiler aşağıdaki tüzükte yer almaktadır.